Tamam simdi anladim. Sen insanoglunun dogayi dogalligindan cikarmasindan bahsediyorsun, haklisin.
Iste bunun icin de dogal zihniyetten arinip, insansal zihniyete yonelmek gerekir.
Dogal zihniyette insanoglu ne kendini ne de mekanini onemsemez. Bu bilinc ve farkindaligi yoktur. Ne zaman kendini onemseme bilincine varirsa, mekanini da onemsemesinin geregi ortaya cikar.
Antik çağın en ilkel insanı yüzyılımızın en modern insanından daha moderndir.
Tüketen yok eden ve yok oluşu seyreden bizleriz.Onlar doğayı sevdi.Zarar vermedi.Onların
gelişmişlik gibi bir ucube hayali olmadı .
Dünyada , buna tropikal ormanlar dahil yok oluşuna seyirciyiz biz de suçluyuz.
Önemsemelerin nedeni,bireyin kendini önemsemesiden başka bir şey değildir.Kendini önemsemesinin nedeni de her bireyin biricik olmasıdır.
ortasında-çağın zamanlar sanki dondurulmuş, ölü-toprağı serpilmiş ve sonra "aydınlanma" ile gün yeniden doğmu gibi bir tablo çizilmektedir. oysa bilimsel bilgi, birikim sürekli gelişmiş ortasında çağında bile bilim insanları hayatları pahasına bilgi ve bilime duydukları inancı, ilgiyi, araştırmayı, gözlemlemeyi ve sonuçlar çıkarmayı ihmal etmemişlerdir. bu çabalar tüm coğrafyalarda yaşanmıştır. bilimsel sıçrama tüm insanlaşma tarihi üzerindeki bu tortuya borçludur. öyle ise önem halkasına bir şey daha ilave edeceğim. bilim insanı olmak her çağda hem zor ve hem de önemsenecek bir duruştur.
bilim insanı dedim, bilim kisveli kişilerden söz etmedim. mesela Bruno, Galileo, Hayyam, Batuta...çağlar tarihin anlaşılmasını kolaylaştırmak için yapılan kategorilerdir. toplumsal-yapılar ve üretimler aslolandır. öküzün sabana koşulması artık-ürün ve bayramları getirmişse, buharın makineye koşulması da sanayii ve tekniği benzer şekilde etkilemiştir. ne öküz nede buhar kendinden önceki atılımlardan muaf değildir.
eşeğe semer vuran, eşek olduğunu bilseydi altına bezenmezdi.
eşeğin simge olarak kullanılması üretici gücü ile örtüşmüyordu. ana/ata sözünü değiştirmek gerekti. insan diğer türler üzerinden eleştiri yapmadan önce kendi kirinden arınmasını bilmeli demek istediğim. "arınmak" önem halkasına ekliyorum
not . "insan" genel anlamda kullanılmıştır.
insanı "bir garip yaratık" olarak görmemek gerekir. garipsenen şey onu anlaşılmaz yapar. oysa ki insan da diğer türler gibi anlaşılabilir olan bir canlı türüdür. "garip"senen şey ise, insanın önemsedikleri ile önemsemedikleri arasında yarattığı çelişkidir. anlaşılması zor olan, kabullenilemeyen, eleştirilen şey bu olsa gerek.
ego-ya hapsedilmiş önem-değerleri çevresine karşı duyarsızlaşan bir tipolojiyi doğuracaktır. bu durum ise, önemsizler halkasının çoğalmasına neden olacak ve insandan beklenen ile insanın sergilediği edim/edimsizlikler uzlaşmaz bir şekilde belirginleşecektir. irdeleyen insanın yadırgadığı/önemsediği olgu bu olsa gerek.
"bilinç-altı" nın belirsizliği bir yana -ki, hiç bir zaman toplumsal süreçlerin temel belirleyeni olmamıştır; son yüz-yıllardaki kişisel/toplumsal sapmaların aydınlatılmasına farklı bir bakış getirmiş olsa da...- "ben" merkezli değerlerin/önem halkalarının duyarsızlaşmayı ortadan kaldırıdığı düşüncenize katılamıyacağım. ego-ya hapsedilen değerler "ben-merkezlidir" oysa ki, "ben" sosyal süreçlerin bir uzanımıdır. "ben"in edim/edimsizliği diğer "ben"leri hem etkiler hem de ilgilendirir. diğer "ben"lerin edim/edimsizliği için de aynı olgu geçerlidir. bu süreç sarmal olarak sürer. "ben " olanın karşı-durumu ile "ben içinde hapsedilme" bir ve aynı şeyler değillerdir.
"ben-merkezli" düşünceden söz etmiştim. sen de aynısını değerlendirdin. "ego" ist tanımında "ego" kavran-mının yanılgısına takıldık. olay budur. aynı şeyi söylüyoruz.