oturmak

çok üzülmek

(yapma uydu) uzayda istenilen yörüngede hareket etmek bir iş yoluna girmek

iyi yerleşmek bir durum, bir düşünce vb. benimsenmek, yaygın duruma gelmek, yerleşmek

hiçbir işle ilgilenmeyerek keyfince yaşamak

hakkı yokken bir şeyi kendine mal etmek

bk. üzerine oturmak hakkı yokken bir şeyi kendisine mal etmek

uzanarak oturmak, yarı yatmış durumda oturmak yatmak

yaramazlık etmemek

çok para vererek satın almak, çok pahalı gelmek

içinden çıkılması güç bir duruma düşmek

çok para, özveri, emek gerektirmek, kolay elde edilememek veya zarara, sıkıntıya yol açmak

Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak Uygun gelmek Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek Hiçbir iş yapmadan boş vakit geçirmek, boş durmak (toprak veya yapı için)...

bulunduğu yerden her an ayrılacakmış gibi eğreti, üstünkörü oturmak

yenilen şey sindirilmeyip mideye rahatsızlık vermek

bir yere bütün heybetiyle, ağırlığıyla oturmak (veya çökmek, dikilmek)

yorgun veya bitkin bir durumda çöküvermek

dişi kuş civciv çıkarmak icin yumurtaların üzerine yatmak

dizlerinin üstüne oturmak

(kız için) gelin olmak, evlenmek

kira karşılığında verilmiş olmak kira ile tutulmuş bir yerde oturmak