Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Aklıma NTV'nin hazırladığı YUVA belgeselinin başındaki sözler geldi:"Kainatın mucizesi yaşam yaklaşık dört milyar yıl önce ortaya çıktı biz insanlarsa yalnızca iki yüz milyon önce... Yine de yaşam için temel olan dengeyi altüst ettik. Bu sıradışı hikayeyi iyi dinle! Bu senin hikayen ve sonunu...
Ben de aradayım Serotonin. Olmak istediğim insan ve olduğum insanın arasındaki sonu görünmez boşluktayım. Hayır saçma oldu bu. Ben sadece boşluğun farkındayım.
özgürlük fırtınası yüreğe çarpmadıkça, duygular/ruhlar hep köle kalacaktır...Fırtına yüreğimde solumakta fakat kölelikten kurtulmak...
bu tavrın hatalı olduğunu bende kabul ediyorum. ama ne yazık ki bundan kurtulamıyorum. yeterince bilememekten kaynaklanıyor bence bu. derinlemesine bilememekten...bir türlü ama bir türlü emin olamamak...ya karşı taraf haklıysa? hep bir şüphe ve bu şüphenin getirdiği kimliksizlik, güvensizlik...
insan tartışırken empati yaparsa nasıl tartışabilir ki? ben genelde tartışmaya giremiyorum. bunun sebebi de sanırım kendimi karşıdaki kişinin yerine koyup tamamen önyargısız olmaya çalışmam. ama böyle yapınca hiç bir şey hakkında tartışmaya giremiyorsun.
Ancak –empati- ile hoş-görme sınırları...
ben carpe diem felsefesinden çok öğrendiklerini bir an önce hayat geçir anlamını çıkarmıştım bu sözden.insan öğrenmeli,öğrenmeli sanki sonsuza kadar yaşayacakmış gibi sanki her şeyi anlamaya kudreti var gibi sonra da doğru kabul ettiği her türlü bilgiyi bir an önce hayata geçirmeli.
sorgulamak farklı aşağılamak,küçük görmek farklı değil midir? sorgulama sürecinde en uç noktaya kadar gidilebilir ki gidilmesi de gerekir bence. ateistler de düşüncelerini istediği gibi belirtebilir teistler de... ama aşağılamadan karşı tarafı yadırgamadan.en azından benim düşüncem bu. sonuçta...
bence kişide ki hastalık psikoz,şizofreni gibi ağır hastalıklar olmadıkça kişi kendinin doktoru olabilir. özellikle günlük tutmak kişinin hem kendisini tanımasında hem de sorunların temelde nerden kaynaklandığını bulmasında çok faydalı. biraz da kişiye bağlı tabi... kişinin belli bir bilgi...
can sıkıntısın sebebi varoluşsal boşluk diye düşünüyorum.özellikle aşağıdaki yazıyı okuduktan sonra bu fikrim kuvvetlendi.
Varoluşsal boşluk yirminci yüzyılın yaygın bir olgusudur. Bu anlaşılır bir şeydir, bunun nedeni, gerçek bir insan olduktan sonra insanının yaşadığı iki yönlü bir kayıp...
kendi adıma söyleyeyim:
ben yazmazsam çıldırırım... abartı değil bu gerçek...şiir yazarken içimi kusuyorum, bilinçaltımı boşaltıyorum. hikaye yazarken hayallerimi biraz olsun somutlaştırıyorum ve günlük yazarken kendimi tanıyorum. daha çok yolum var biliyorum. istediğim gibi yazmam için kırk...
7- Empati için en çok hangisi gereklidir?
a- Gözlemlemek.
b- Konuşmak.
c- Dinlemek.
gözlemlemek diye yanıtlamıştım. en yüksek puan dinlemenin.... ve birden kafama dank etti... benim insan ilişkilerinde çoğunlukla yaptığım hata buydu. gözlemliyordum ve kendimce kararlar veriyordum...
Görelilik kuramım başarıyla kanıtlanırsa Almanya benim bir Alman olduğumu iddia edecek, Fransa ise dünya vatandaşı olduğumu açıklayacaktır. Kuramım gerçek dışı çıktığında ise, Fransa bir Alman olduğumu söyleyecek, Almanya ise bir Yahudi olduğumu açıklayacaktır.
Fransız Felsefe Cemiyeti'ne...
beğenmediğim özelliklerim:maymun iştahlı olup çok çabuk pes etmem ve zaman zaman kendimi çok fazla beğenip zaman zaman kendimi yerden yere vurmam... sanırım narsist biriyim. bu hale nasıl geldim bilmiyorum ama bu halden kurtulmanın tek çaresi bence aşktır. kendi benliğinden vazgeçip bir başkası...
sevgili köle ve nejdet tartışma konusundaki fikirlerinizi (tartışmanızı) hayranlıkla okuyorum lütfen devam edin.bu tartışmadan çok şeyler öğreniyorum..belki saçma ama gerçekten düşüncelerinizi okurken mutlu oluyorum.
aynı düşünceler benimde beynimin kıvrımlarında ve çoğu zaman soru işaretleriyle cümlelerimde. insanlar farklı farklı seviyelerde farklı farklı yetenekleriyle yaratılıyor ve kötülük yapma, zarar verme, yıkma kapasiteleri de farklı. yetiştikleri çevre, kültür... kontrol mekanizmalarımız anne...
bir ahmet telli şiiri de benden...
YALNIZSAN EĞER
Hayatın devraldığı
sessiz bir özsudur acı
birikir yüreğinin kıvrımlarında
ve ağar gözlerine ağır ağır
Bulutlar yere inmiştir artık
ya da gurbettesindir
Unutma
Bir hayalet gibi kapındadır
yalnızlık denilen şey
ufkun kararabilir birden...
yaşamımızın bir niçini oldu mu nasılının pek bir anlamı kalmıyor. bir dava uğruna yaşayanlar gerçek bir amaç edinenler her türlü hayat koşuluna tahammül gösterebiliyorlar. önemli olan bir amaç bir dava edinmek... ama hangi amaç hangi dava gerçekten uğruna yaşamaya ve ölmeye değer.. insan neyden...