Arama sonuçlarınız

Mahlasımı "apaçi" olarak telaffuz eden üye ve söyledikleri ile herhangi bir bağlantım bulunmuyor.. Determinizm açısından bakmıyorum.. Düzen kavramı da, asılda onu kapsayan kaosun lokalize geçişine yönelik (insanın_konumu/nitelikleri_itibariyle) sanatsal bir soyutlama biçiminden türüyor. Kaos...

Ne söylediğini ya da seni neden güldürdüğümü anlayamadım ama, öyle olsun madem :)

Bilincin-dışı kavramı, aktif bilincin dışsal temas alanındaki işlevsel-limitlenemezliğinden başka bir şey değildir, bu bağlamda gerçeklik arayış(lar)ı da, ancak gramerin metafiziğinden türüyor. Nedensel-düşünüm, bilincin kendisini yalıtık bir özne olarak kavramlaştırmasına temas ettiğinde...

Uyuşumun anlayışa, anlayışın sevgiye, sevginin bağlılığa dönüşümüdür. Gerçek ya da yalan demek tutarlı olmaz, her bağlanımın niteliği kendine özgü oluyor. Dostluğun geçmişine ve niteliğine, duygu-durumsal geçişe bağlı olarak, değişebilir sanırım. Hayır, kolayca-harcama durumunda dostluktan...

Klasik mantık, en temel anlamıyla, Aristocu mantık ilkeleriyle çizgileri çekilen formal önerme ya da yüklemlerden türetilen öncüller uyarınca, ardıl-çıkarsamacı tertiplemedir. Formal düşünce, gündelik hayatın dışında belirlemeci bilimlerde, matematikte, dolaylı olarak sistematik felsefede...

Descartes yanılmışsa: özgürlüğün-ün olmadığını iddia ediyorum. özgürlüğün olmadığını iddia etmiyorum. Spinoza yanılmışsa (pek sanmıyorum ama): herhangi bir iddiam yok :)

Yaşamak isteyen özne değil, bedendir; erk istenci, düşüncedeki özne ilüzyonunu önceler. Aslında Nietzsche'ye kadar gelmeye de gerek yok, Spinoza, erekselliğe yönelik eleştirilerinde Kartezyen özneyi imha ederken, insandaki doğ-al anlama yetisinin dışsal_olana teması uyarınca bozuma uğrayan...

Benim iç-ses dediğim, düşüncenin konusu değil sevgili sherlock. Yani mantıksal bir çaba ya da epistemolojik bir temelden bahsetmiyorum. Daha çok "sessizlik", dışsal-algının etkisinde biçimlenen metabolizmanın içsel uyarısızlığa dönüşü, boşluğa düşüşü, özne fonksiyonunun kendinden taşmasının...

.. Fahri Başkanımız | Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı

anlaşılıyor ki 'in hakkını yemişiz.

Zihinsel konsantrasyon sağlayabilmek için duyuların kontrollü olarak tahdit edilmesi gerekiyor. İnziva, bedenen sakinleşmek, mental dinginlik, bunun bir getirisi olarak da -berrak düşünce- için mühim bir pratik. Felsefenin kendisinde inziva diye bir şey yok ancak duyusal algıyı kısıtlayan, iç...

nikim -hanfendi- niki değil ki sayın Maimonides :confused: Ne için özür dilediğini bilemiyorum, ben sana bir şey söylemedim ki? İletini okumuştum, ona bir yanıt yazmamamın sebebi (problem buysa), senin, teoloji ile felsefe arasındaki farkı bilmediğini düşünmemdi. Felsefe yapacaksak kabul...

Ontolojik anlamda din ve politika, evrimsel birer zorunluluktur, yani tarihte yer almamaları düşünülemez(di), -açmak gerekirse-, tin, bilincin, metabolik temelli evrimsel sürecinde gelişen metafizik imgelem deryasınaki duraksamaları olarak düşünülebilir; din de (monoteizm), bu geçişlerin...

Sevgili dijital, Daha çok bir "islam platformuna" uygun düşen söylemleri, bir -felsefe forumunda- argümantasyon bağlamında öne sürmek ne kadar verimli bir tartışma yaratabilir? Allah denilen, kendi varlığını ortaya koymuş, ampirik gözleme taban vermiş bir nesne mi ki, bir dinin "onun katından"...

Her onyılda, sürüyle din türüyor. Sosyal medyada manşet edilmemeleri, bu dinlerin türedikleri gerçeğini değiştirir mi? https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_new_religious_movements Metinde olana -çok fazla gömülü- düşünüyorsunuz. Son din, ilk din, bunlar -metindeki- kavramlardır, yani metinden...

Rehber edinilen filosof ile yol ayrımı kayda değer şeydir ls2, seni Kierkegaard'dan koparan virajları bir başlıkta incelesek keşke :)

Bedenden, ontolojik anlamda ayrı bir bilinç aramak beyhude bir çabadan ibarettir, çünkü bilinç, fonksiyonelliği itibariyle saltık bir şey değildir, ortaya-çıkışsal, tamamen bedenin varlıksal şartlarına bağlı halde biçimlenen dinamik bir niteliktir. Kaba bir şemayla; duyum - > algı...

İlginç, bu teoriyi bir "Sufiden" duymuştum ben de :) BİR düşünün, sadece beden-zihin-nefs üzerinde yeterince hakimiyetleri bulunmayan "acemileri" geliştirmeye yönelik bir metod olduğunu, hakikatin ise hiç bir hal ve şartta halka bildirilmeyeceğini anlatmıştı, sistem böyle işliyormuş.. Aslında...

Evrim denileni teleolojik bir olgu olarak görmemek, diyalektik materyalizmi Marxizm dinindeki teleolojik bağlamından serbest bırakmak gibi düşünülebilir. Bu minvaldeki evrim yorumlarını, insan adlı varoluş unsurunun kendi öznesini onun zirvesine yerleştirdiği "hümanist" bir girişim olarak görmek...

BEN ve aklı, nam-ı diğer; saltık olduğu sanılan, fakat irade-tecrübesinden bağımsız bir oluş-olduğu anlaşıl(a)mayan kurgu. (oysa) kendi varlığı-etkinliği "zaten tutarsız olan" aklı krize sokan asli faktörün, adına BEN denilen epistemolojik statikleşmenin, saltık bir hakikat olarak...