Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Sesler çığlık olup dolduktan kulaklarına
gözleri büyük, büyük olur,
yeşil büyük küreler gibi.
sessiz ağzı büyür açılırken
sessizce yuvarlak, dişleri parlayarak açılır
gözleri kürelercesine parlarken.
sandalyesi sallanır,
deniz ağırlığını bulutlara yüklerken
kopar bir yerden kara bir gök...
Denizin mavisi soğuk değil
buzlar kadar beyaz değil, soğuk
devrilen binaların, ağaçların gölgesi bu kadar karanlık değil
gece değil, karanlık.
düşüren yerçekimi değil
düştüğüm yer değil
çukurlar bu kadar derin olmamalı.
sevmek değil
aşk bu değil
kelimelerle açıklanabilir olmamalı,
et değil...
UMUT YÜRÜYÜŞÜ
pankartta bir adam yanıyor
yanıyor kızıl ateşte pişerek canlı canlı
çekici elinde dövüyor demiri,
demir kızıl, alnı ter, gözleri siyah ve parlak
bir güneş yanıyor gözlerinde, kızıl
bir yangın yüreğinde dışarı taşan.
çekiç sesleri ve kıvılcımlar içinde yanıyor
yanıyor adam...
UMUT YANIĞI
pankartta bir adam yanıyor
yanıyor kızıl ateşte pişerek canlı canlı
çekici elinde dövüyor demiri,
demir kızıl, alnı ter, gözleri siyah ve parlak
bir güneş yanıyor gözlerinde, kızıl
bir yangın yüreğinde dışarı taşan.
çekiç sesleri ve kıvılcımlar içinde yanıyor
yanıyor adam...
Peki şimdi ne olacak moderatör girip hatayı düzeltse olmaz mı, tabi mümkünse sedece "Bilinmedek" yerine bilinmedik yazılacak. İki adet "bilenmedek"
kelimesi var.
Bir sorum daha olacak. Geçen gün şiirlerim konusunda kendi şiirimi yazdıktan sonra bir yazım yanlışı yazdığımı farkettim ve nasıl düzeltileceğini bulamadım yardım ederseniz sevinirim.
Neptün
Kimbilir kimin kimisin
hiç bilinmedik dağların taşlarında saklı
hiç gidilmedik köylerinde yabani, çekici ve düşten öte
gezilmemiş kırlarda dolaşan karanlık,
karanlık bir bulutun gölgesi gibi
dolaşan bir karanlık gibi bilinmedik dağlarda,
bilinmedik.
vahşi kurtların diş geçirmesi gibi...
Uzun denizlerde bir gemi batar
batar suları köpürterek
batar güneşi içerek
bulutlu ormanlarda bir ağaç devrilir
bir fidan
koca bir çınar gibi,
yararak havayı yaprakları, düşer
düşer yankılanarak sesi yapraklarda.
Bir insan olur,
bir insan ölür elleri dizlerinin arasında
bir insan elleri...
Düş
Ve yıkılan binaların
karanlık gölgeleri,
aydınlık sokaklambalarında yanıyor
bir ağaç başında patlayan şimşeler
hırçın rüzgarla sağır olan
kulankları olmadan sağır ve karanlıkta kör
gözleri olmadan
geceleyin yanyana duruyor
karanlık bir sandığın dibi gibi
ve aydınlık, henüz...
Aslında hepsi güzel filmler. Sinema, işte güçü bir kez daha kendini gösteriyor elbet ; ama inkar edilmez bir yanı olan kitapların yanında, etrafı duvarlarla çevrili bir bahçeden başka bişi değil. Güçünü ve verdiği hazzı inkar etmiyorum tabi.
Yine burada bir konuyada değinmek isterim...
Hislerin Ruhsuzlukları
Sevmek, şişeden içer gibi şarabı,
dudaklarını ıslatmadan,
hissetmek gibi üzümü
anlamak gibi bağların üzüm dolu hislerini
siyah yada beyaz,
görmek için, duymak için, bilmek için
sevmek, şişeden içer gibi şarabı.
Görmeden anlamak,
denizin siyahımsı maviliğini
Duymadan...
Ben, bilmek için beni
görmem gerekiyordu,
nehirlerin en derininden geçerken
gördüm
en uzun yolların kenarında
gördüm
en derin diplerde
en bilindik limanlarda, istasyonlarda, dağlarda ve şehirlerde
en bilinmedik gemilerde, vagonlarda, zirvelerde ve insanlarda
gördüm
Hiç tanımadığım...
Güvertede bekliyordu
takılmalıydı balıklar ağlarına
saçları ve bıyıkları
ıslak
takası boyasız ve eskiydi
balıklar kurnaz ve tilkiler balık değildi
ağları izlemeyi kesti
ve
ufka dikti başını,
öyle ağırdıki başı,
taka o yöne yattı
Yollar gitti taka, dalgalar devirdi
boyasızlıkla dev dalgalar...
Yalnız
Bir adam sahilde oturmuş duruyordu yerinde
siyah paltosu ve siyah saçlı bir insan
Kollarında soğukla beklerken
sarılır ısınmak için boşluğa
titremeden üşüyordu
tıkırdamadan dişleri
kulakları kırmızıydı, burnu kırmızı
gözlari mavi
deniz yeşildi ogün, hava kapalıydı siyah
üzerinde...
Saydam
Bırakmak denizin kollarında yırtık bir yelkeni
Dalgalar arasında batan güneşi tutamadan
Henüz
Martıların asılı çığlıklarıyla yıkanmak
Gemilerin mazot kokularına bulanmak
ve elini suya değdirmeden ıslanmak
ıslamak göğüsündeki köz parçalarını
sönmeden
Henüz
Melten rüzgarları kadar...
Bir insan bir insan için ölebilirmiş,
Acı çekermiş, bağırır
yada ses çıkartmazmış
bir insan insan için ölebilirmiş
dalından düşün yaprak gibi
denizden yeni çıkmış,çırpınan balık gibi
yada
bağırmak gibi dinamit gibi.
Bir insan bin insan için ölebilirmiş
Kimse duymadan övünme arzusu
geçirmeden...
Seslendi dağdan inen zerdüşt
elindiki değneğini kaldırarak,
"................." dedi
Başına toplanan kalabalık artarken
konuşmasına devam ediyordu
elindeki değnek havadaydı henüz.