Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Sen Ürküntüsü
Ten kokusu, ruh kokusu.
Değmeye görsün elin göğsüme,
Ürkek martılar kalkar rıhtımlardan.
Ruhumun denizlerinden
beyaz bir sis kalkar.
Kış soğuğudur gözlerin,
sonbahar yağmuru gözyaşların .
Ve ben ıslak bir serçe olur
titrerim bakışların altında.
Sen kokusu;
gecede çiğ tanesi...
Yanılgı
Şu hayatta herşeyde yannızdım.
Sen de yannızdım.
Onlarda yannızdım.
Yannızmanın sonu yalnızlıkmış artık anladım.
Gece yalnızlanıyorum.
Gündüz siz içinde yalnız ben.
Senden yalnızlandım en çok
ve ıssızlık diz boyuydu,
kayboldum.
Bitiş
İnsanlık ölmekle ölmemek arasında kararsızken,
şimşekler çakıyor baş ucumuzda.
Dönüyor dünya,
durmaya bir nefeslik mesafemizde.
Ve yeniden doğarken papatyalar her nisan sabahı,
eylülde ölüme yatıyor yapraklar.
Her mevsim ağlayan çocuklar yatarken süt kokulu beşiklerde,
soğuk olur...
Ölümlü Şiir
Ölüyorum,
geçen yazdan kalma bir yorgunluk,
kayalara sinen ağustos böceklerinin sesi.
Biraz yağmur kokusu yürüyor
topraktan ciğerlerime.
Ve papatyalar,
hep sevdi ciğerlerim onları.
Rüzgâr
Bir adam ölmüş,
adı don kaldiyonelli.
Islıklar çalıyor çan yerine.
Yerden adımlar yükseliyor
ve iniyor, toz toprak.
Kabakçı tekkesi arkasında
yaprak döküyor meşeler.
Bir yaprak ölmüş,
yüzü toz toprak.
Islıklar çalıyor,
yaprak koparan,
toz getiren,
adam öldüren
rüzgar.
Mezar Taşı
Mezar Taşı
Bu gülec çocuk koşuyordu, oynuyordu,
Ey doğa onu yanına aldında ne oldu?
Türlü renkte kuşların yok muydu ki senin?
Yıldızların, ormanların, mavi göğün, denizin...
Bu çocuğu annesinden aldında ne oldu?
Bir tutam otun altına koydunda ne oldu?
Yetmez miydi elindekiler, ha...
Karabasan
küçük hayaller kuruyorum.
Dışarıda güneş batıyor.
Korkuyorum, boğulacak hayallerim
denizin karanlık suları arasında.
Çırpınarak, çırıl çıplak ve çağresizce boğulacak.
Onları sen boğacaksın küçük ellerinle.
Ne karanlık , ne de tuzlu sular boğacak onu.
Sen çırıl çıplak ellerinle...
Yörük Kızı
sen küçük yörük kızı,
sen çamur kaplı küçük çizmelerini taşıyorsun,
çizmeler taşıyamazken seni.
Küçük basma eteğin var,
meleklerin kanatları olur,
senin küçük basma eteğin.
Kısacık saçların örtmez mi göz yaşlarını,
sen ağlayıncak mı yağar uçsuz bucaksız yaylalara yağmurlar.
Ve...
Bence bu renk gayet güzel ve yerinde. O kadar değişiklikten sonra eski haline geri döndü. Inanın buna en çok ben sevindim :) Fakat; benim laetna şiirleri isimli konumun yanında yeşil bir tik var onu çözemedim. Bende onun ne işe yaşadığını bulmaya çalışıyordum :)
Seni gecelere saklayamam.
Büyür büyür doğarsın bir dolunay olup.
Gümüşi bir ışık olur ellerin,
saçlarımı okşayan.
Yine ruhumda gel gitler,
büyür büyür doğarsın,
en mahrem gecelerime.
Senin olmayacağın yerler arayacağım biliyorum.
En uzak mesafelere dikeceğim gözümü.
Seni saklayacak, taş...
Sen,
öyle bir sen ki dilimde ki
ağızımın tam ortasında düğümlenen.
Ciğerlerime gizlediğim havam,
tuttuğum nefesim.
Öyle bir sen saklıyorum ki içimde,
okyanus dibi,
gece karası,
çölde kum tanesi...
Ağızımın tam ortası mahşer yeri.
ölüp ölüp diriliyor kelimeler,
bir sen saklıyorum, çıkmıyorsun...
Melek
kanatların yoktu senin.
Beyaz ince tüylü, nur gibi parlayan kanatların.
Hep beyazlar içinde de değildin,
hem uçmayıda bilmiyordun ya!
kanatların hiç yoktu senin.
Güneş batarda
kızıldan kömür karasına döndüğünde gece,
sen yıldızları sayardın.
Işaret parmağına bir serçe konardı,
sen...
Kıyamete Saatler Kala
ve öptü kelebek dudaklarından,
uzandı çırılçıplak çimenlerin kucağına.
Güneş okşuyordu yüzünü,
serin bir rüzgar geçti üzerinden.
Sıcak bir şarap gibi akıyordu içinde kanı,
kalbi sarhoştu uzandı.
Dilinde heceler sessizdi.
Son günüydü dünyanın sanki, uzandı.
Umarsızdı bu...
Sessiz Bir Rüzgar
sessiz bir rüzgar bu
kum parçacıklarını umarsızca savuran.
Sıcak çöllerin hararetli nefesi,
serin denizlerin tuz dolu kokusunu taşıyan.
Kalbin oyuklarında uğuldayan,
sessiz bir rüzgar bu.
Yağmur damlalarının sesine kapılıp
bulutların peşinde koşan,
tozlarla kirlenip...
Kelebek
Gözlerin vardı senin,
ufak yağmur damlaları olan,
Yanaklarından süzülen gözlerin.
Kanadında yağmur damlası taşıyan bir kelebek,
rüzgarı kıyılarda fırtınalar koparan.
Avucumda sıkı sıkıya tutarken,
bir çocuk saflığıyla ezdiğim,
Ve sabahlara kadar içime yağmurlar yağdıran...
Sen ufak...
Buraların yağmurları başkadır.
Tuzlu damlalar bırakır bu toprağın bulutları.
Ter ekip, ter biçer insanı, doyar...
Buraların havası başkadır.
Ağaçları, rüzgarı yorgundur.
Az nefes alır insanı, yaşar...
Buraların insanı başkadır.
Gönlü alçak, başı yüksektir.
Ne terden, ne havasızlıktan;
adaletsizlikten, ölür...
Denizden fısıldayan serin ve nemli bir rüzgar ıslattı dudaklarımı,
bir gecenin bir yarısı.
Ürperen bir yürek bırakarak geçti içimden, titreyerek.
Ne zaman bir gecenin bir yarısı,
bir nemli deniz kokusu gelse burnuma;
ürperir içim, korkarım.
Boğulur, ölemem korkarım.
Kesilir nefesim,
sen...
ses var kulağımda,
bir gece piyanosu bu.
bir kuşun ötüşü gibi
ıslak, aç ve yalnız..
gece kuşları gibi gürültücü,
fakat; daha bir hüzünlü.
kulağımda,
tam ortasında dengemin.
sokağa düşen ayaklarıma,
kalbimin atışına
ve göz yaşlarıma yön verir gibi..
hüznüme değmişcesine titrer elleri.
her...
Derin bir iç çekiş gibi,
boğulmak gibi yalnızlık kendi nefesinde.
Gün batarken uzar yalnızlık,
gölgeleri gibi bir ağacın, bir yaprağın, bir dağın.
Uzar yalnızlık geceleri;
iç çekişleri, özlemler, kalp ağrıları...
Saat yelkovanında gecenin siyah pelerini gizler dakikaları.
Masada boşluk boylu...