- Konbuyu başlatan
- #1
Giriş
16 Nisan 2017'de yapılan seçimde, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) aldığı "mühürsüz oy pusulalarının geçerli" sayılması kararı çok tartışılıyor. Muhalefet, bu kararın yasaya aykırı olduğunu söylerken, YSK kendisini "kararın daha önce de alınmış olduğunu" söyleyerek savunuyor. Öncelikle, burada sorgulanması gereken iki durum var.
a) Bu karar, güncel yasalara uygun mu?
b) Karar denildiği gibi önceden de alındı mı ve alındıysa, o zamanki yasalara uygun muydu?
Yasallık
Devletin kendi kaynaklarından öğrenildiği kadarıyla (1), 298 sayılı SEÇİMLERİN TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN KÜTÜKLERİ HAKKINDA KANUN'un 98. maddesi şöyle diyor.
"Sandık kurulunca verilen biçim ve renkte olmayan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan, tamamı yırtılmış olan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü dışında herhangi bir mühür, imza, yazı, parmak izi veya herhangi bir işaret bulunan zarflar geçersiz sayılır."
Yani, bu konuda yasa gayet açık. YSK'nın aldığı karar, mevcut yasaya aykırı durumda. Bahsetmek gerekir ki, bu yasanın varlığının sebebi, oylamalarda sahteciliğin önüne geçmektir.
Kararların Tarihi
Peki, YSK'nın gösterdiği, önceki kararlar ne durumda? Evet, YSK'nın mühürsüz oy pusulalarını geçerli saydığı durumlar oldu fakat bunların hepsinde ortak iki durum var a) Bir itiraz sonucu yapılmaları b) Hepsinin spesifik vakalar olması ve ülke çapında olmamaları (2).
İlk karar, 1984 yılında, Kütahya'nın Gediz ilçesindeki Akçaalan kasabasındaki 35 numaralı sandık için alınıyor. İlçe Seçim Kurulu, mühürsüz pusulaları geçersiz sayıyor fakat YSK bu kararı "oy pusulalarının dışarıdan temin edildiği yolunda bir iddia" olmadığına dayanarak, iptal ediyor ve pusulaları geçerli sayıyor (2).
Ancak, dönemin YSK Başkanı İsmet Yanıkömeroğlu ile üyelerinden Hüsamettin Özbilgin, oyçokluğuyla alınan karara, "Oyun geçerli sayılabilmesi için öncelikle oy pusulasının ve hatta pusulanın konulduğu zarfın yasanın tarifine uygun ve muteber olması gerekmektedir" gerekçesiyle karşı çıkıyor (2).
Yanıkömeroğlu ve Özbilgin'in karşı çıkışı, yasal bir karşı çıkış. Zira, o zamanki 298 sayılı kanunun 103. maddesine göre muteber, yani geçerli sayılması gereken oy pusulalarının göstermesi gereken özelliklerden ikisi şunlar (3). Bu özellikleri göstermiyorlarsa, muteber, yani geçerli sayılmıyorlar.
1. Sandık kurulunca verilen tek biçim ve renkteki çift mühürlü bir zarftan başka zarfa konulmuş bulunan oy pusulaları.
8. Birleşik oy pusulası kullanılmayan seçimlerde, sandık kurulunca verilen tek biçim ve renkteki çift mühürlü bir zarftan başka zarfa konulmuş bulunan oy pusulaları.
Demektir ki, YSK'nın bu konuyla alakalı aldığı ilk karar bile, o zamanki kanuna uygun bir karar değil. Devam edelim.
1994 yılındaki seçimlerde, mühürsüz oy pusulası sebebiyle üç itiraz geliyor (2; bütün açıklamalar, yine aynı atıfta bulunmaktadır). İtirazlardan birisi, "mühürsüz oylar sayılsa bile adayın yine kazanması" sebebiyle kabul edilmiyor. İkincisi, "belge ve bilgi eksikliğinden" kabul edilmiyor. Üçüncüsü ise, "il seçim kurulu gözetiminde bastırılıp ilçe seçim kurulunca sandık kuruluna teslim edilen filigranlı oy pusulaları olduğunun açık olmasından" dolayı kabul edilmiyor.
Not edilmelidir ki, 298 sayılı kanunda, ortaya çıktığı 1961'den beri pek çok değişiklik yapılmış olsa da, 103. maddedeki hükümler 2010'a kadar varlığını korumuştur. Ancak, 2010'dan sonra, 103. maddede tek tek sıralamak yerine, oradaki konularla alakalı düzenlemeler için, güncel haliyle 98. madde ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle, 1994'te verilen kararların kimisi pratik olsa da, yine de, o zamanlar hala var olan 103. maddeye aykırıdırlar.
2004'ün Mart'ında yapılan yerel seçimlerde de, bir itiraz geliyor fakat kusur bulunduğu halde, bir sahtecilik olmaması sebebiyle, itiraz geçerli sayılmıyor. (2)'den aktarırsak;
Oyçokluğuyla alınan bu kararda dönemin Başkanı Cengiz Erdoğan'ın da aralarında olduğu üç üye karşı oy kullandı.
Erdoğan yazdığı yazıda, "Kanun hükmü ve genelgenin 42'nci maddesine aykırı olarak arkası mühürlü olmayan birleşik oy pusulalarının geçersiz sayılması gerektiğinden, iki aday arasındaki oy farkı çok az olduğundan, bu oy pusulalarının geçerli sayılmasına dair çoğunluk görüşüne katılmıyorum" dedi.
Üyeler Kenan Atasoy ile Ramazan Yaman Taşan ise iki aday arasındaki oy farkı göz önüne alındığından mühürsüz oy pusulalarının sonucu etkileyecek mahiyette olmasından dolayı "seçimin iptaline karar verilmesi gerektiği" için karşı oy kullandıklarını belirtti.
Bu karar, o zaman geçerli olan 103. maddeye karşı bir karar.
Son olarak, 2014'te, Bitlis İl Seçim Kurulu'na yapılan AKP'nin itirazında ise, kurul, mühürsüz oyların geçersiz sayılması yönünde karar alıyor (2).
Sonlandırırken
YSK'nın savunması incelendiğinde, önceden verdiği kararların hepsinin hukuksuz olduğu, yani yasaya aykırı olduğu ortaya çıkıyor (Bitlis'teki durum, YSK'nın değil, İl Seçim Kurulu'nun bir kararıdır ve yasaya uygundur). Kimi durumlarda, pratik sebeplerle bu kararları vermiş olsa da -geçersiz oylar sayılsa bile, kazananın değişmemesi gibi- yine de, aldığı kararların tamamının yasadışı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ek olarak, bu kararların tamamı, özel vakalarda görülmüş ve olmaması gereken bir durumun gerçekleşmesi, yani geçersiz oy pusulalarının kullanılması sonucu ortaya çıkmıştır. Son aldığı bu kararla, olmaması gereken bu durumu, baştan ve bütün ülke çapında, kendisi ortaya çıkarmaktır. Sebebi ne olursa olsun, yine de, geçmişte ve günümüzde yapılanlar hukuksuzluktur ve YSK'nın, geçmişte yapmış olduğu bu yasadışı davranışları örnek göstermesi, bir katilin "Daha önce de öldürdüm, niye karşı çıkıyorsunuz ki?" demesine benzemektedir. Tek farkı, bu sefer çok daha büyük çaplı bir katliam gerçekleştirmiş olmasıdır.
Kaynaklar
1)
2)
3)
Blog linki
16 Nisan 2017'de yapılan seçimde, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) aldığı "mühürsüz oy pusulalarının geçerli" sayılması kararı çok tartışılıyor. Muhalefet, bu kararın yasaya aykırı olduğunu söylerken, YSK kendisini "kararın daha önce de alınmış olduğunu" söyleyerek savunuyor. Öncelikle, burada sorgulanması gereken iki durum var.
a) Bu karar, güncel yasalara uygun mu?
b) Karar denildiği gibi önceden de alındı mı ve alındıysa, o zamanki yasalara uygun muydu?
Yasallık
Devletin kendi kaynaklarından öğrenildiği kadarıyla (1), 298 sayılı SEÇİMLERİN TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN KÜTÜKLERİ HAKKINDA KANUN'un 98. maddesi şöyle diyor.
"Sandık kurulunca verilen biçim ve renkte olmayan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan, tamamı yırtılmış olan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü dışında herhangi bir mühür, imza, yazı, parmak izi veya herhangi bir işaret bulunan zarflar geçersiz sayılır."
Yani, bu konuda yasa gayet açık. YSK'nın aldığı karar, mevcut yasaya aykırı durumda. Bahsetmek gerekir ki, bu yasanın varlığının sebebi, oylamalarda sahteciliğin önüne geçmektir.
Kararların Tarihi
Peki, YSK'nın gösterdiği, önceki kararlar ne durumda? Evet, YSK'nın mühürsüz oy pusulalarını geçerli saydığı durumlar oldu fakat bunların hepsinde ortak iki durum var a) Bir itiraz sonucu yapılmaları b) Hepsinin spesifik vakalar olması ve ülke çapında olmamaları (2).
İlk karar, 1984 yılında, Kütahya'nın Gediz ilçesindeki Akçaalan kasabasındaki 35 numaralı sandık için alınıyor. İlçe Seçim Kurulu, mühürsüz pusulaları geçersiz sayıyor fakat YSK bu kararı "oy pusulalarının dışarıdan temin edildiği yolunda bir iddia" olmadığına dayanarak, iptal ediyor ve pusulaları geçerli sayıyor (2).
Ancak, dönemin YSK Başkanı İsmet Yanıkömeroğlu ile üyelerinden Hüsamettin Özbilgin, oyçokluğuyla alınan karara, "Oyun geçerli sayılabilmesi için öncelikle oy pusulasının ve hatta pusulanın konulduğu zarfın yasanın tarifine uygun ve muteber olması gerekmektedir" gerekçesiyle karşı çıkıyor (2).
Yanıkömeroğlu ve Özbilgin'in karşı çıkışı, yasal bir karşı çıkış. Zira, o zamanki 298 sayılı kanunun 103. maddesine göre muteber, yani geçerli sayılması gereken oy pusulalarının göstermesi gereken özelliklerden ikisi şunlar (3). Bu özellikleri göstermiyorlarsa, muteber, yani geçerli sayılmıyorlar.
1. Sandık kurulunca verilen tek biçim ve renkteki çift mühürlü bir zarftan başka zarfa konulmuş bulunan oy pusulaları.
8. Birleşik oy pusulası kullanılmayan seçimlerde, sandık kurulunca verilen tek biçim ve renkteki çift mühürlü bir zarftan başka zarfa konulmuş bulunan oy pusulaları.
Demektir ki, YSK'nın bu konuyla alakalı aldığı ilk karar bile, o zamanki kanuna uygun bir karar değil. Devam edelim.
1994 yılındaki seçimlerde, mühürsüz oy pusulası sebebiyle üç itiraz geliyor (2; bütün açıklamalar, yine aynı atıfta bulunmaktadır). İtirazlardan birisi, "mühürsüz oylar sayılsa bile adayın yine kazanması" sebebiyle kabul edilmiyor. İkincisi, "belge ve bilgi eksikliğinden" kabul edilmiyor. Üçüncüsü ise, "il seçim kurulu gözetiminde bastırılıp ilçe seçim kurulunca sandık kuruluna teslim edilen filigranlı oy pusulaları olduğunun açık olmasından" dolayı kabul edilmiyor.
Not edilmelidir ki, 298 sayılı kanunda, ortaya çıktığı 1961'den beri pek çok değişiklik yapılmış olsa da, 103. maddedeki hükümler 2010'a kadar varlığını korumuştur. Ancak, 2010'dan sonra, 103. maddede tek tek sıralamak yerine, oradaki konularla alakalı düzenlemeler için, güncel haliyle 98. madde ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle, 1994'te verilen kararların kimisi pratik olsa da, yine de, o zamanlar hala var olan 103. maddeye aykırıdırlar.
2004'ün Mart'ında yapılan yerel seçimlerde de, bir itiraz geliyor fakat kusur bulunduğu halde, bir sahtecilik olmaması sebebiyle, itiraz geçerli sayılmıyor. (2)'den aktarırsak;
Oyçokluğuyla alınan bu kararda dönemin Başkanı Cengiz Erdoğan'ın da aralarında olduğu üç üye karşı oy kullandı.
Erdoğan yazdığı yazıda, "Kanun hükmü ve genelgenin 42'nci maddesine aykırı olarak arkası mühürlü olmayan birleşik oy pusulalarının geçersiz sayılması gerektiğinden, iki aday arasındaki oy farkı çok az olduğundan, bu oy pusulalarının geçerli sayılmasına dair çoğunluk görüşüne katılmıyorum" dedi.
Üyeler Kenan Atasoy ile Ramazan Yaman Taşan ise iki aday arasındaki oy farkı göz önüne alındığından mühürsüz oy pusulalarının sonucu etkileyecek mahiyette olmasından dolayı "seçimin iptaline karar verilmesi gerektiği" için karşı oy kullandıklarını belirtti.
Bu karar, o zaman geçerli olan 103. maddeye karşı bir karar.
Son olarak, 2014'te, Bitlis İl Seçim Kurulu'na yapılan AKP'nin itirazında ise, kurul, mühürsüz oyların geçersiz sayılması yönünde karar alıyor (2).
Sonlandırırken
YSK'nın savunması incelendiğinde, önceden verdiği kararların hepsinin hukuksuz olduğu, yani yasaya aykırı olduğu ortaya çıkıyor (Bitlis'teki durum, YSK'nın değil, İl Seçim Kurulu'nun bir kararıdır ve yasaya uygundur). Kimi durumlarda, pratik sebeplerle bu kararları vermiş olsa da -geçersiz oylar sayılsa bile, kazananın değişmemesi gibi- yine de, aldığı kararların tamamının yasadışı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ek olarak, bu kararların tamamı, özel vakalarda görülmüş ve olmaması gereken bir durumun gerçekleşmesi, yani geçersiz oy pusulalarının kullanılması sonucu ortaya çıkmıştır. Son aldığı bu kararla, olmaması gereken bu durumu, baştan ve bütün ülke çapında, kendisi ortaya çıkarmaktır. Sebebi ne olursa olsun, yine de, geçmişte ve günümüzde yapılanlar hukuksuzluktur ve YSK'nın, geçmişte yapmış olduğu bu yasadışı davranışları örnek göstermesi, bir katilin "Daha önce de öldürdüm, niye karşı çıkıyorsunuz ki?" demesine benzemektedir. Tek farkı, bu sefer çok daha büyük çaplı bir katliam gerçekleştirmiş olmasıdır.
Kaynaklar
1)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
2)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
3)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Blog linki